MAKALE & YORUM DETAYI
  • Tarih:  08.12.2010
  • Konu:  Tarımsal Üretici Birlikleri
  • Yazar:  Ahmet KUTSAL -   Yeminli Mali Müşavir -   Sorumlu Ortak Baş Denetçi

 

A) TARIMSAL ÜRETİCİ BİRLİKLERİNİN HUKUKİ DURUMU

Tarımsal üretici birlikleri, 06.07.2004 tarih ve 25514 nolu resmi gazetede yayımlanan 5200 Sayılı Tarımsal Üretici Birlikleri Kanunu ile mevzuatımıza girmiştir. Tarımsal üretici birliklerinin kuruluşu, işleyişi, yönetimi, görevleri ve denetimine ilişkin hususları düzenleyen bu kanuna göre; üretimi talebe göre plânlamak, ürün kalitesini iyileştirmek, kendi mülkiyetine almamak kaydıyla pazara geçerli norm ve standartlara uygun ürün sevk etmek ve ürünlerin ulusal ve uluslararası ölçekte pazarlama gücünü artırıcı tedbirler almak üzere tarım üreticilerinin, ürün veya ürün grubu bazında bir araya gelerek, tüzel kişiliği haiz tarımsal üretici birlikleri kurmaları amaçlanmıştır.

Diğer taraftan Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca 16.01.2005 tarih, 25702 nolu resmi gazetede yayımlanan “Tarımsal Üretici Birliklerinin Kuruluş Usul ve Esaslarına İlişkin Yönetmelik”le bir takım açıklamalar yapılmıştır.

Birlikler en az 16 tarım üreticisinin bir araya gelmesiyle kurulabilmekte, 7 birliğin bir araya gelmesiyle de Merkez Birlik oluşturulabilmektedir.

Birlikler, üyelerinden giriş aidatı ve yıllık aidat alır. Bu aidatların her birinin tutarı brüt asgari ücretin yarısını aşamaz. Kanunun 11.maddesinde birliğin gelirleri sayılırken (f) bendinde “Birlik aracılığı ile pazarlanan ürünlerin satış bedeli üzerinden kesilecek hizmet payı” ifade edilmiştir. Gerek Kanunun amacında yer alan “kendi mülkiyetine almamak kaydıyla” ifadesi, gerekse de birliğin gelirleri arasında sayılan “hizmet payı” açıklanırken kullanılan “Birlik aracılığı ile pazarlanan” ifadeleri dikkate alındığında, Birlikler ile üye üreticiler arasında alım – satım ilişkisinin mevcut olmadığı görülmektedir. Kanunda, Birlik aracılığı ile pazarlanan ürünlerin satış bedelinin binde ikisini (% 02) aşmamak üzere hizmet payı kesileceği de ifade edilmiştir.

B) TARIMSAL ÜRETİCİ BİRLİKLERİNİN VERGİSEL DURUMU

5200 Sayılı Kanunun “Muafiyet” başlıklı 19.maddesinde, birliklere ait her türlü taşınır ve taşınmaz malların, bunların alım, satım, inşa ve kullanımları ile birlikçe yürütülen hizmet ve faaliyetlerin damga vergisi hariç her türlü vergi, resim, harç ve katkı payından muaf olduğu belirtilmiştir. 

1- Kurumlar Vergisi Yönünden

5520 sayılı (Yeni) Kurumlar Vergisi Kanununun 1. ve 2. maddelerinde Tarımsal Üretici Birlikleri Konu’nun ve Mükellefiyet’in dışında bırakmıştır. Kıyas yada benzetme yoluyla mükellefiyet tesisi ise hukuken mümkün değildir.

Diğer bir bakış açısından; 5422 Sayılı (Eski) Kurumlar Vergisi Kanununun “Muaflıklar” başlıklı 17/7.maddesinde, özel kanunlarla veya devletin kanunların verdiği yetkiye dayanarak akdettiği mukavelelerle Kurumlar Vergisi'nden veya her türlü vergi ve resimden muaf tutulan kurumların Kurumlar Vergisinden muaf olduğu, 5520 sayılı (Yeni) Kurumlar Vergisi Kanununun “Muafiyet, istisna ve indirimlerin sınırı”başlıklı 35.maddesinde ise, diğer kanunlardaki muafiyet, istisna ve indirimlere ilişkin hükümlerin kurumlar vergisi bakımından geçersiz olduğu belirtilmekle birlikte, Geçici 1/9.maddesinde, bu Kanunun yürürlüğünden (01.01.2006) önce kurumlar vergisine ilişkin olarak başka kanunlarda yer alan muafiyet, istisna ve indirimler bakımından 35.maddenin uygulanmayacağı belirtildiğinden, 5200 sayılı Kanun da 06.07.2004 tarihinde (01.01.2006’dan önce) yayımlandığından, birlikler 5200 sayılı Kanunda belirtilen amaçların dışına çıkmamak, yani muafiyet şartlarını ihlal etmemek kaydıyla Kurumlar Vergisinden muaftır.

Ancak bazı vergi dairelerince, “Tarımsal Üretici Birlikleri”nin vergi mevzuatı karşısındaki durumu yanlış değerlendirilmekte “5200 Sayılı Kanun doğrultusunda kurulduğu bildirilen birliğiniz, (5520 sayılı) Kurumlar Vergisi Kanununun 4.maddesinin (a) bendinde sayılan kuruluşlar arasında yer aldığından Kurumlar Vergisinden muaftır” şeklinde muktezalar verilmektedir. 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 4.maddesinin (a) bendinde “Kamu idare ve kuruluşları tarafından tarım ve hayvancılığı, bilimi, fennî ve güzel sanatları öğretmek, yaymak, geliştirmek ve teşvik etmek amacıyla işletilen okullar, okul atölyeleri, konservatuvarlar, kütüphaneler, tiyatrolar, müzeler, sergiler, numune fidanlıkları, tohum ve hayvan geliştirme ve üretme istasyonları, yarış yerleri, kitap, gazete, dergi yayınevleri ve benzeri kuruluşlar”ın kurumlar vergisinden muaf olduğu belirtilmişse de “Tarımsal Üretici Birlikleri” bu bendde belirtilen kuruluşlardan değildir. Bu yaklaşımın doğal sonucu olarak, söz konusu muafiyetin geçerliliği, 5200 sayılı Kanunun kayıt ve şartlarına uyulup uyulmadığına bağlanmaktadır. Bu kayıtların belki de en önemlisi, Kanunun 1.maddesinde yer alan “kendi mülkiyetine almamak kaydıyla” ifadesidir. Buna göre, birlik ile üyeler arasında bir alım-satım ilişkisi söz konusu olamaz. Birliklerin üyelerinden müstahsil makbuzu ile ürün alması ve fatura ile satması, sıkça rastlanan bir uygulama hatasıdır. Bu hatanın ileride vergi idaresi ile birlikleri karşı karşıya getirmesi muhtemeldir. Birliklerin çalışmalarına yön verecek ikincil mevzuatın (Tebliğ, Yönetmelik v.s.) yetersizliği, iyi niyetle hareket eden ve kıt kaynaklarla faaliyet yürüten birlikleri vergi idaresi ile ihtilaflı hale getirebilecektir.

Diğer taraftan birlikçe, kar amacı güdülmese de üyelerine bir takım satışlar yapılması da muafiyet şartlarını ihlal edecektir. Mesela süt üreticileri birliğinin, üyelerine ucuz yem sağlamak amacıyla toptan yem alıp, üyelerine satması mümkün değildir. Nitekim bir vergi dairesince verilen muktezada “tüzüğün 3'üncü maddesinde belirtilen faaliyetleri nedeniyle kurumlar vergisi mükellefiyeti olmamakla birlikte, amacı dışında yapılan yem satışı faaliyetinden dolayı birliğe ait bir iktisadi işletme oluştuğundan, kurumlar vergisi, geçici vergi ve katma değer vergisi mükellefiyetinin tesis edilmesi gerekmektedir” denilmektedir.

2- Katma Değer Vergisi Yönünden

3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 19/1.maddesinde “Diğer kanunlardaki vergi muaflık ve istisna hükümleri bu vergi bakımından geçersizdir. Katma değer vergisine ilişkin istisna ve muafiyetler ancak bu Kanuna hüküm eklenmek veya bu Kanunda değişiklik yapılmak suretiyle düzenlenir” denilmektedir. Danıştay İçtihatları Bileştirme Kurulunun 05.05.1988 tarih ve 19805 sayılı Resmi Gazete yayımlanan 11.02.1988 tarih ve Esas:1987/3, Karar:1988/1 Nolu kararında, bir kanunla muafiyet düzenleme yasağı getirilse dahi, kanun çatışmalarında sonraki kanunun uygulanması gerektiği belirtildiğinden, hukuki açıdan 5200 Sayılı Kanunun 19.maddesinde düzenlenen muafiyetin dikkate alınması gerekmektedir. Ancak vergi idaresinin uygulamalarında bu yaklaşımın kabul edildiği söylenemez.

Vergi idaresi, birliklerce alım – satım yapılmadığı, 5200 sayılı kanun çerçevesinde aracılık faaliyeti yürütüldüğü durumlarda, mükellefiyetin doğmadığı düşüncesindedir. Dolayısıyla alım – satım yapmama, sadece aracılık sağlama kuralına riayet edildiği takdirde, birliklerle vergi dairesi arasında mükellefiyet ihdası konusunda bir ihtilaf yaşanmayacaktır.

3- Diğer Vergi Resim Harç Ve Katkı Payları Yönünden

5200 Sayılı Kanunun 19.maddesinde birliklerin damga vergisinden muaf olmadıkları açıkça belirtildiğinden birliklerin damga vergisi mükellefiyeti vardır. Diğer taraftan, 5200 sayılı kanundan önce yayımlanmış vergi, resim, harç ve katkı paylarına ilişkin kanunlarla getirilen mükellefiyetler birlikler için kanun çatışması doğan durumlarda 5200 Sayılı Kanunun 19.maddesinin dikkate alınması ve muafiyet uygulanması gerekmektedir.

C) SONUÇ:

Birliklerin vergisel durumlarını açıklayıcı ve toparlayıcı mahiyette Maliye Bakanlığı ve Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın işbirliği ile ikincil mevzuat düzenlemelerine gidilmesi zaruridir.

DÖVİZ
MALİ AÇIKLAMALARA ÜYELİK
E-Mail
MALİ TAKVİM